9 Aralık 2013 Pazartesi

Kontr-Espiyonaj Çalışmalarımız Ne Durumda ? (1)


  Espiyonaj ve Kontr-Espiyonaj istihbarat teşkilatlarının olmazsa olmaz iki mühim şubesidir. Gerekli olabilecek her türlü materyal, argüman ve kişiler kullanılarak istihbaratın toplanması ve toplanan bu istihbaratın bu şubece gerekli koşullarda işlenip servis edilmesine espiyonaj (casusluk) denir. Kontr-espiyonaj ise espiyonaja karşı koyma (karşı casusluk) anlamı taşır. Kontr-espiyonajda, casusluk yapanlar veya vatana ihanet eden, dışarı bilgi sızdıranların tespit edilmesi ve yakalanması, sızan bilginin engellenmesi ve yapılmak istenen dış kaynaklı faaliyetlerin durdurulma çalışmaları vardır.


  Espiyonaj gibi kontr-espiyonaj da bir devletin göz bebeğidir. İkisi de beka meselesidir. Kontr-espiyonaj çalışması, oluşacak hengamelerin arasında karşıdan gelebilecek sıyrılma hamlelerini, karşı saldırı ve/veya savunma hamlelerini, iz kaybettirme hamlelerini, kabuğa çekilme-donma ve hücreleri uyandırma hamlelerinin adım adım tahminlerin somut veriler ile ortaya konması ile yapılır. Bu da ciddi bir birikim, emek, sabır, vatan sevgisi, stratejik perspektif ve zeka gerektirir.

 Türkiye de, özellikle jeopolitik ve jeostratejik konumu itibari ile bu şubeden ciddi anlamda yararlanması gerekmektedir. Bugün Türkiye, yıllarca çektiği gibi bugün de vatan hainliği yapanlardan, en çok vatanı içten vuranlardan, satanlardan çekiyor ! Sızılmadık kurum, girilmedik dehliz neredeyse kalmadı gibi Türkiye'de. Böcekler, kasetler, ses kayıt cihazları, belge sızıntıları... Bunları tespit edecek birim olan Kontr-espiyonaj şubesi ise Türkiye'de maalesef pasifize edilmiş durumda.

  İstihbarat birimimiz, şuan sınırlarımızda özellikle KCK üst yapısı ile iyi ilişkiler kurma çalışmaları yürüten; Doğu Akdeniz, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da faaliyet içerisinde olan El Muhaberat (Suriye) ve özellikle de SAVAMA'nın (İran) espiyonaj çalışmalarına karşı koyamıyorken, 2015 yılı yani sözde Ermeni soykırımın 100. yılında, şimdiden uluslararası alanda çalışmalarına başlayan Ermeni lobilerine ve onların iç ve dış destekçilerine (diğer yazıda bu destekçiler -bazıları adları ile- yazılacak) nasıl "karşı istihbarat" ile cevap verebilecek ?

  MİT'in kendisini ve müsteşarını basın yolu ile savunur hale getirilmesi ve bunun siyasi erkler ile ekranlardan meydanlara kadar dile getirilmesi, bununla da yetinilmeyip sosyal medyada konuyu kampanya haline getirilmesi (dünyada örneği yok); bunun yanında, eleştirilerin odak noktası Gezi Parkı olayları için, Beşiktaş'ta bulunan İstanbul MİT Bölge Başkanlığı'na yaklaşık 150-200 metre yakınındaki olaylara bölge başkanlığının duyarsızlığı ve önceden alınan bazı istihbaratların değerlendirilmemiş olmasının dile getirilmesi, buna rağmen bölge başkanlığının nedense "kampanyacılar" tarafından hiç hedefe konmaması... Hangisini savunmak kolay ? Hangisini tartışmak zor ? "İ.N'ler gider A.D'ler gelir; A.D'ler gider yeni İ.N.'ler gelir." dersek durumu çözüyor muyuz ? Neler ile uğraşmamız gerekirken neler ile meşgul olduğumuzun açık göstergesidir bunlar. Biz devletimize sahip çıkmasına çıkıyoruz, hep de sahip çıkarız. Bunu her zaman her yerde açıkça dile getiririz. Ama devlet, kendisine sahip çıkıp, kendi geleceğine yönelik önlemleri alıyor mu ?

  (2. bölümde lobi çalışmalarında iç-dış neler oluyor ?)

2 yorum:

  1. bence sözünün ettiğin KCK Gezi ve suriye olaylarındaki MİT in yetersiz haber alma faaliyetleri yada geç kalınan hamleleri tamamen cemaat ve hükümet kapışmasının bir sonucu. Biliyorsunki cemaat her taraftan devletin bütün kurumlarında konuşlandı ama başbakanın kendisini yeteri kadar baskı altına alamıyordu ve bunuda Hakan Fidanı alaşağı ederek yapmak istedi ve hükümet cemaat kavgası fidan ile başladı. bence bizim istihbarat teşkilatımız iyi ancak cemaat hükümete darbe vurmak amacıyla MİT faaliyetlerine darbe vurmaya çalıştı diye düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  2. Türkiye'de cemaat-hükümet çatışmasının önünde, özellikle de Edward Snowden olayı ile beraber ülkemizi de içine alan çok daha büyük problemlerin olduğu; Türkiye'nin de dahil olduğu küresel casusluk ve dinleme skandallarında cemaat-hükümet çatışmasını aşan şeylerin ülkemizdeki nüfuzunun ve kurumlarımızdaki yapılanmalarının olduğuna kanaat getiriyorum. Ciddi anlamda sıkıntılarımız var. Burada sorun teşkil eden ana konu çok açık.

    YanıtlaSil