12 Mart 2014 Çarşamba

Kaos Teorisi (Chaos Theory)

 

  17 Aralık'ta "Büyük Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonları" başlatıldı. Bu operasyonların gerekçeleri olan teknik takip görüntüleri de özellikle sosyal medya aracılığı ile servis edildi. Aralarında bakan çocukları da olan birçok kişi tutuklandı ve çok sayıda kişi de göz altına alındı. Bu yaşananlar sonrasında Adli Kolluk Yönetmeliği'nde değişiklik yapıldı. . HSYK adli kolluk değişikliğin anayasaya aykırı olduğunu, adli kolluğun savcıların emirlerini yerine getirmekle yükümlü olduğunu beyan etti ve bildiri yayınlandı. Bu bildirinin ardından başbakan Erdoğan HSYK için "Yetkim olsa anında HSYK'yı kaldırırdım." dedi ve talimatı ile HSYK için kanun teklifi hazırlandı. Hükümet cephesinde bunlar olurken, diğer taraftan da rüşvet, tehdit, kanunsuz işe söz verme ve "para eritme" içerikli skandal telefon dinlemeleri (tapeler) servis edildi. Sokakta, kahvehanelerde, iş yerlerinde kısaca her yerde insanlar bunları konuşur oldu. Seçime "Öz kimlikle öz yönetim" sloganı ile giren BDP de seçim sonrası özerklik ilan edeceğini her yerde dile getirdi. Bazı düzenlemeler sonunda HSYK teklifi meclise geldi. Mecliste kavga gürültü ile geçirilen yasa ile HSYK yapısı dağıtıldı ve yetkiler Adalet Bakanı'na devredildi. Bu yasa Cumhurbaşkanı tarafından onaylandı. Buraya kadar olan kısım son 3 ayda yaşananların en kısa anlatımı.

  Olanları yazmak yukarıdaki gibi çok basit. Bugün bu oldu, yarın bu olabilir demek de çok basit. Ama olayların geneline baktığımız zaman farklı olan bazı şeyler var. Türkiye'nin özellikle son 3 ayında çok ciddi değişimler var. Olayları bütünü ile yazmayı çok denedim fakat olayların meydana gelişi ve gelişmesi karşısında ciddi olarak kafa karışıklığı yaşadım. Kendime de şu yönden hak veriyorum; gelişen hadiseler günü birlik olup, insan hayatını anlık etkilediği için ve geçmişten gelen hadiselerin bugün daha bir "azimle" insanlara aşılandığı için artık kendi adımlarımızı, kendi hayatımızı, kendi sorumluluklarımızı bile takip edemez olduk.

  Ülke olarak yaşadığımız bu olaylar aslında Kaos Teorisi'nin somut bir ürünüdür. Türkiye'de şuan yaşanan herşey düzensiz gibi görünse de, aslında işleyiş olarak belirli parametreler ile (aşama aşama) düzenli olarak işlemektedir. Bu düzensizliklerin yeni bir düzen doğuracağı, doğacak bu düzenin belirli başlı olaylar ile kendisini belirgin hale (hissettirici) getireceği algı olarak işlenmektedir. Esas can alıcı bölüm ise kaos teorisinin son önermesidir. Yani; "Ulaşılan yeni düzen, kendiliğinden örgütlenen bir süreç vasıtasıyla kestirilemez bir yöne doğru gelişir." Bugün Türkiye'de tam da bunu yaşamaktayız.

  1 haftada neler oldu ? Türkiye'nin en derin abileri birer birer serbest bırakıldı. 13. Ağır Ceza tahliye kararları için hükümete meydan okudu. Hükümet de HSYK aracılığı ile yanıt verdi. (İlginçtir, Bekir Bozdağ "Tahliye gerekçelerini bilmiyorum." diyebiliyor.) Tahliye olanların içlerinde "Devlet yat dedi yattık, çık dedi çıktık." diyenler oldu. "Cumhuriyeti yeniden kuracağız." diyenler oldu. AKP'ye göz kırpanlar oldu vs. Adalet yerini bulmadı, yerini şaşırdı.

  Ve yürek yakan bir haber geldi, Berkin Elvan hayatını kaybetti. Gencecik bir beden, hayalleri olan bir fikir, aşkı yaşamak isteyen bir yürek, özgürlüğe adım isteyen bir ruh göçüp gitti. Allah rahmet eylesin, ailesine sabır versin. Türkiye öyle bir ruh haline büründü ki, Berkin'in tüm özgürlüğünü; inancını, fikrini ve adını kullanarak provokasyon yapanlara (özellikle de inancı kullanarak) eşlik etti. Matemin öfkeye ve şiddete döndüğü yerde durup iyice düşünmek gerekiyor.

  Mevsiminde açmayan çiçekleri görüp "bahar geldi" diye sevinmemek gerekir. 17 Aralık'ta ne söylediysem bugün de aynısını söylüyorum. Ne devletin gücünü kendi siyasi veya aile çıkarları için kullanan hükümet ve yandaşlarının yanındayım ne de devletin gücünü Türkiye'yi tapeler ile dizayn ederek ele geçirmek isteyenlerin yanındayım. Sonunda boğulsam bile bu denizde yüzmeye devam ederim; asla yılana sarılmam !

  Esen kalın.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder