20 Haziran 2012 Çarşamba

PKK ile Müzakere değil "Mücadele" et !



Kabil'de şehit olan askerlerimizin çocuklarının al bayrağımıza sarılı tabutlarda koşup babalarının naaşını ararken yüreğiniz hiç mi sızlamadı ?

                               


Şehit Ünal Demir'in 3 yaşındaki oğlu Ramazan'ın tabuta sarılan annesine " Anne babam neden burada yatıyor ? " diye sorduğunda o minik yüreği işittiniz mi ?

                               



Dağlıca'daki çatışmada şehit olan Umut Bulut'un 9 aylık oğlu Selçuk'u gördüğünüzde yüreğiniz hiç mi sızlamadı ? [1]

Zamanlamaya dikkat " safsatalarını bizlere yutturamazsınız ! Başbakan Erdoğan'ın Obama ile görüştüğünde de şehitlerimiz oluyor görüşmediğinde de ! Siz konuyu bu şekilde başka yönlere çekmeye çalışamazsınız , ayıbınızı örtemezsiniz !

Sizler Türk milletine " Terör sorununu " " Kürt sorunu " olarak anlatmaya devam ettikçe etnik ayrımcılığın daha da büyüyeceğini çok iyi biliyorsunuz ! Türk milletini etnik temelde bölemezsiniz ! Türk milletinin varlığına ve bütünlüğüne kast etmek isteyen , bölmek isteyen kalleşlere çanak tutamazsınız !

Sizler "terörle mücadeleyi sonuna kadar sürdürecez" diyerek hala bu milletin gözünün içine baka baka yalan söylüyorsunuz ! Sizler mücadeleyi değil " terörle müzakereyi " sonuna kadar sürdüreceksiniz !

Bu müzakereler yapılmaya devam ettikçe kaç vatan evladı daha , sinsi planların gölgesinde birer birer şehit düşecek ?

Kaç ananın , kaç babanın , kaç yarin , kaç evladın yüreğine kor düşecek daha ?

Bu masum çocukların yüzünü nasıl güldüreceksiniz ? Onların acılarını nasıl dindireceksiniz ?

Bu masum çocukların yüzü  Habur'la mı güldürülecek ?

Bu masum çocukların yüzü Öcalan'a " sayın Öcalan " diyerek , " ev hapsi " getirilmesi önererek mi güldürülecek ? [2]

Bu masum çocukların yüzünü " federasyon " mu güldürecek ?

Bu masumların yüzü " teröristlere genel af " ile mi gülecek ?

Cumhurbaşkanı Gül " Türkiye'de güzel şeyler olacak. " dedikten sonra Diyarbakır Silvan'daki hain saldırıda 13 askerimizin şehit edildiği gün Demokratik Toplum Kongresi ( DTK ) tarafından " özerklik ilan edildi " [3] , Leyla Zana " özerklik yetmez daha fazlası gerek " dedi [4] , şehit haberleri üstüne şehit haberleri geldi !

Bölücü terör örgütü PKK ile etkin mücadele artık şarttır ! Kandil'i 3-5 bomba ile değil , terör yuvası olan o dağı dümdüz edecek şekilde mücadele yapılmalıdır !

PKK ile masaya oturulmaya , taviz verilmeye devam edildiği sürece şehit haberleri gelmeye , baba ocaklarına ateş düşmeye maalesef devam edecektir.

Allah(c.c) sonumuzu hayır etsin.

- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -

[1] http://www.ensonhaber.com/sehit-umut-bulutu-9-aylik-oglu-karsiladi-2012-06-20.html

[2]  http://www.internethaber.com/bulent-arinc-pkk-teror-orgutu-ev-hapsi--434718h.htm

[3]  http://www.dha.com.tr/pkknin-doludizgin-gidisi_186891.html

[4]  http://www.ntvmsnbc.com/id/25309560/



19 Haziran 2012 Salı

Bu Rüyam Beşarete İşaret Değil !

 
  Aziz vatandaşlarım

  Sizleri en kalbi duygularım ile selamlıyorum.

  İktidar olduğumuz ilk dönemden günümüze kadar muhalefetin ve diğer kesimlerin linçlerine maruz kaldık. Hatırlarsanız partimize açılan kapatma davası , terör örgütü ile mükaleme safsataları ve diğer iftiralar , iğrenç yakıştırmalar hafızalarımızda.

  Sevgili kardeşlerim

  Muhalefetin mantalitesine , basiretine , izanına baktığımız zaman "benim" %50'lik oy başarımı nasıl yakalayamamalarını görmek mümkündür. Kullandıkları üslup , içlerindeki kinin dışa vurumudur ! Allah için , bunlardan memlekete baş olur mu ? Unutulmamalıdır ki benim natıkam yüce Allah'ın bana bahşettiği bir istidattır !

  Gündemin yoğunluğunda oturdukları yerde yorgunlaşan hatta gittikleri yere depremi de götüren Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli gene hülyalarda. Sayın Kılıçdaroğlu acaba neden Bülent Arınç'ın '' Öcalan'a ev hapsi '' önerisine şartlı da olsa "destek" sunarken muhterem hoca efendi Fethullah Gülen'e yaptığımız çağrı için '' Garipsedim ! '' diyor ? Garipsenecek olan senin garipsediğin şeyler ile destek verdiğin şeyler arasındaki uçurumun ta kendisi değil mi ey Kılıçdaroğlu ! Bize diyorlar ama asıl " şark kurnazı " bunlar !
 
  Biz sanki cemaatteki kardeşlerimizin damarlarına şerbet mi veriyoruz , onların bam teline mi dokunuyoruz hoca efendiye dön diyerek ! Bunlar seçim yatırımı olmayacak konular , lütfen !

  Benim cehapeli kardeşlerimin bugün tek suçu var o da hala cehapenin Atatürk'ün partisi olduğuna , Atatürk'ün ilke ve inkilaplarını koruduğuna inanmasıdır. Bizler Atatürk'ün hangi ilkesini savunduk ta sonradan " bunları onu korumak için yapıyoruz. " dedik ? Sorarım sizlere.

  Aziz Türkiyeli'ler

  Terör elbet bitecek !
  Teröre asla taviz vermedik , vermeyecez.
  Terör konusunda yaptığımız stratejilerde "Hayaldi gerçek oldu" parolamızı kullanıyoruz.
  Sır küpüm Hakan Fidan'ı Oslo'ya ben gönderdim , terör örgütü ile görüşmesinden elbette haberim var.    
  Gelişmeleri Sayın Kemal Burkay ile beraber takipteyiz.

  Buradan son dönemde sesini yükselten mehape liderine ve vekillerine de seslenmek istiyorum !

  Öcalan'ın yerini soruyor bana Sayın Bahçeli ! Daha önce de ip atmıştı , idamın bizim dönemimizde kaldırıldığını unutmuş anlaşılan ! Önce sen " İdamın ertelenmesine imza attım. Koalisyonu dağıtıp kaosa fırsat vermedim. " deme zahmetinde bulun , ondan sonra de ki " Öcalan İmralı'da mı ? " ! Biz Sayın Öcalan ile Sayın Bahçeli'yi kucaklaştırmayı da iyi biliriz !..

  derken uyandım bu kabustan , sizler de artık uyansanız fena olmaz !


  " Allah(c.c) doğruyu söyleyenlerle beraberdir. ''

15 Haziran 2012 Cuma

Diyalogculara sıradaki ders "İslam'da Tebliğ" !


Tarihin tozlu sayfalarında eskitilmemesi gereken bir haber.

'' Dinler arası diyalog olmaz ! ''

Mehmet Görmez'in bunu dile getirirkenki ruh hali nasıldı bilemiyorum ama duruma "kişisel" olarak son noktayı koymuş.

Astana'da düzenlenen 4. Semavi ve Evrensel Dinler Konferansı'nda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez bu sözlerinin akabinde '' Din adamları arasında diyalog olur. '' demiş ve diyaloğun tanımını doğru olduğu şeklinde yapmıştır.

Herkes takdir etmeli ki Dinler arası diyalog zırvası "Vatikan" merkezli yürütülen , İslam devletlerine bomba yağdıran Haçlı ordusuna "günah çıkartmak" amaçlı kurulan , Fethullah Gülen'in de "eş başkan" olduğu bir oluşumdur.

" Kur'an-ı Kerim var oldukça müslümanlarla diyalog zor. " diyen Dinler arası diyalog kurulu başkanı Kardinal Tauran'ı bir kenara itmeyin. Çünkü diyalogcuların kilisede okuttukları ezanda '' Eşhedü enne Muhemmeden resulullah. '' kısmı çıkartıldı !

Bu peygamber efendimize (sav) ve İslam'a alenen hakarettir.

Bu Ezan-ı Muhammed'e "Vatikan güncellemesi" yapmaktır !

Vahi bir konu halinde tohumlanma gayesindeki bu hayırsız birleşmenin yasak bir meyvesi oluşmadan bir an önce son bulması için gerekli adımların atılması çağrısı her müslümanın boynunun borcu olmalıdır.

Mehmet Görmez'den tek bir ricam var ; "İslam'da tebliğ" konusunun "dinler arası diyalog" zihniyeti ile nasıl örtüşmediğini lütfen açıklayınız

'' Allah(c.c) doğruyu söyleyenlerle beraberdir. ''

12 Haziran 2012 Salı

Kıbrıs Sorunu'nun Kilit Taşı : '' Yunan Heyulası '' !

Kıbrıs'ın ilk yerli halkı : Melezler  

  Osmanlı Devleti tarafından fethedilmeden önce Kıbrıs'ta yaşayan halk ''melezdi''. Çünkü Kıbrıs bilinen tarihi boyunca çok sayıda milletin yaşadığı yer olmuştur.

  Roma İmparatorluğu döneminde Hıristiyanlığı kabul eden Kıbrıs halkı , Bizans İmparatorluğu döneminde de Yunanca'yı resmi dil , Ortodoks Hıristiyanlığını da resmi din olarak kabul etti.  Zaten melez bir halk olan Kıbrıs'ın bu etkileşimler sonucunda iyice asimile olarak zamanla kendilerini Yunanlı gibi görmelerine sebep oldu.


Osmanlı Devleti'nin Kıbrıs'ı fethi ve tarihsel süreç

  Osmanlı Devleti Kıbrıs'ı yaklaşık 1 yıl süren çetin bir savaş sonrası 1571 yılında aldı. Kıbrıs 1878 yılına kadar ( fiilen 307 , hukuken 353 yıl ) Osmanlı egemenliğinde kaldı.  Kıbrıs'ın fethinden sonra , padişah II. Selim'in emri ile ''Sürgün Hükmü'' çıkartıldı ve Anadolu'daki sanatkar Türk halkının bir bölümü  ve 20.000 asker Kıbrıs'a gönderildi.  Anadolu'dan gelen Türkler kısa zamanda adayı canlandırdı. Osmanlı Devleti  cami , han , su kemeri  , çeşme yaptırarak adanın imarını zenginleştirdi.
  İngilizler Osmanlı-Rus savaşında Osmanlı'ya destek olmuş ( milli menfaati için ) ve Osmanlı 1878 yılında İngiltere ile yaptığı anlaşma gereği Kıbrıs'ı kiralamıştı. Bu kira , Osmanlı Devleti'nin kaybettiği toprakları geri almasıyla son bulacak, İngilizler adadan gidecekti. 1917 yılında Rusya'daki Bolşevik İhtilali sonrası çarlık yıkıldı ve 1918'de Osmanlı Devleti-Rusya arasında imzalanan Brest-Litovsk Anlaşması ile Osmanlı'ya kaybettiği topraklar geri verildi. 





İngiliz hegemonyasındaki Kıbrıs Süreci



  Osmanlı Devleti'nin kaybettiği toprakları geri kazanması İngiltere ile olan kira anlaşmasının da bittiğini gösteriyordu ama İngiltere , Osmanlı Devleti'nin Almanya'nın yanında 1. Dünya Savaşı'na katıldığını bahane ederek Kıbrıs'ı ilhak etti ve yayınladıkları emir ile adada bulunan halkı 2 yıl içinde İngiliz vatandaşı olmaya zorladılar.
  İngiliz vatandaşı olmak istemeyen binlerce Türk Anadolu'ya göç etti. Lozan Barış Anlaşması ile adanın tamamen İngiltere'ye kalması , 1960'da İngiltere'nin adayı tamamen terk etmesi ile çok sayıda Türk göç etmek zorunda kaldı.
  İngilizlerin adadaki egemenliği kuşkusuz en çok Enosis ( adanın Yunanistan'a bağlanması ) yanlısı Rumlara yaramıştı. Türkler verdiği göçlerle sayıca Rumlardan daha azdı ve Rumlar İngilizlerin verdiği rahatlığı fırsat bilip Enosis mitingleri düzenliyor , Enosis için İngiltere'ye heyet gönderiyor, her fırsatta Türkleri kışkırtıyordu. 

Tarihsel sürecin sonucu : ''Sorunun Temeli''



  Kıbrıs Sorunu'nun temelinde tarihsel sürecin ve bu süreç içerisinde ortaya atılan fikirlerin iyi analiz edilmediğini, asırlardır süregelen bu olayların birbirleri ile olan ilişkilerini sağlam bir zemin üzerinde köprülendirilmediğini görüyoruz. 
  Ulu önder Atatürk'ün Kıbrıs Türklerinin geleceği için yaptığı faaliyetlerin , ada içerisindeki Türklerin EOKA tarafından katliamını durdurmak amacı ile kurulan TMT ( Türk Mukavemet Tugayı ) faaliyetleri ; TMT'nin kurucusu ve KKTC'nin ilk cumhurbaşkanı büyük Türk merhum Rauf Denktaş'ın Kıbrıs Türkleri için yaptığı fedakarlıkların , 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nın yani KKTC'de milli tarih bilincinin zamanla deforme edilmesiyle unutulmuş olması Kıbrıs Sorunu'nu daha da çıkmaza sokmuştur. 
  KKTC'nin GKRY ile birleşmesini, Yunanlıların Büyük Helen İmparatorluğu'nun yeniden kurulması ülküsü olan '' Megali İdea '' nın ayrılmaz parçası Enosis'in fiilen hayata geçirilmesinin ilk adımı olarak irat etmek mümkündür. Megali İdea bir heyuladan ibaret iken günümüzde gerçekleşen bu olaylar neticesinde hedefine sağlam  adımlarla ilerleyen sistemli bir düşünce birliği formuna girmiştir.
  Avrupa Birliği Komisyonu'nun alenen dayattığı '' iki toplumlu , iki bölgeli bir federasyon '' modelinde yeniden bileşilmesi ve tüm çabaların bu doğrultuda olması çağrısı , esas gerçekleştirilmek istenen şeyin sinyalidir. Tamamen asimile olmuş , kendisini Yunan kabul eden bir halk halinde olan GKRY'nin KKTC ile birleşmesi adadaki Türk halkının geleceğine ciddi anlamda zarar verecektir. Kıbrıs Barış Harekatı sonrası Rum kesimin ve Yunanistan'ın konuyu uluslararası alanda yanlış aksettirmesini , bunun sonucunda da Annan Planı ve AB müzakere sürecinde Rum yönetiminin isteklerine uygun bir ada yönetimi şeklini buna en iyi kanıt olarak gösterebiliriz.
  Hülasaten ;
  Nevi şahsına münhasır bir millet olan Yunanlıların gayesi açıktır ; bu gayenin adı ''Enosis''tir. Ve Kıbrıs Sorunu'nun temelinde de Megali İdea ülküsünün vazgeçilmezi Enosis arzusu yatmaktadır !




Uygulamaya konulması gerekenler ve sonuç
  Her şeyden önce Türkiye Cumhuriyeti , AB sürecinde KKTC'nin sonsuza kadar ''milli davamız'' olduğunu ne pahasına olursa olsun savunmalıdır ; milli davanın gerektirdiği ''milli hassasiyeti'' süreç boyunca göstermeli, dik durmalıdır , çözümün parçası olmalıdır.
  KKTC'nin adının uluslararası alanda ''CTR'' ( Cyprus Turkish Republic )  ; ''Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'' veya ''Kıbrıs Türk Devleti'' olarak değiştirilmesinin Kıbrıs Sorunu'nun çözümünde pozitif bir katkı sağlayacağını beklemek ütopist bir yaklaşımdır. Bu değişim , sorunu çözüme götürmeyen başka bir aşamaya taşır sadece.
  Kıbrıs'ın uluslararası alanda ciddi manada jeopolitik ve jeostratejik önemi olduğu aşikardır. Lakin bizim için Kıbrıs'ı önemli yapan şey, aynı dili konuşup aynı kültürü yaşıyor  ve ortak bir tarihimizin olmasındandır yani soydaşlığımızdır. Atılacak olan adımlar bu yönde ve sağlam olmalıdır.  Kıbrıs Türkü , KKTC yönetimi  ve Türkiye geçmişte yaşadığı Rum mezalimlerini , sürgünleri , çektiği sıkıntıları ; Kıbrıs'ı yıllardır ''milli dava'' olarak gören , bunun için çalışanların verdiği mücadeleleri, emekleri, şehitleri  unutmamalıdır.

  Muhayyilesi zengin yöneticilerin attıkları nutukları haklı olarak eleştiren kalemlerin kendi attıkları nutuklarla çözüme katkı sağlayamaması sorunun temeline ''milli bilinç'' hassasiyeti ile yaklaşılmadığının göstergesidir.
   Kıbrıs Sorunu'nda kalıcı çözüm için merhum Rauf Denktaş'ın Kıbrıs'a katkıları , Kıbrıs için yaptığı fedakarlıklar  özellikle Türk devlet adamlarına Amerikan , Avrupalı devlet adamları ve Rum liderine söylemelerini  istediği mesaj bütünüyle gözden geçirilmeli.


1 Haziran 2012 Cuma

Twitter'da Etkin Politika ve Düşünceler

  Twitter hepimizin bildiği gibi , insanların anlık duygu ve düşüncelerini , gündeme dair kişisel görüşlerini veya kişisel ya da gündemi anlatan görsel ögeleri 140 karakterden oluşan metin bölümüne girilen iletilerle ya da girilen linkler ile paylaştığı , son yılların popüler mikro blog sitesidir.

  Twitter'da her alandan yazılacak konu bulmak mümkün. Ben politik olan kısmına kısaca değinecem.

  Şubat 2012 sonlarına doğru yapılan sayımda Türkiye'de twitter kullanıcısı sayısı 6 milyonu geçti. Seneye 8 milyona yaklaşacağı tahmin ediliyor. Peki bu sayı ile ( siyasiler dışında ) gerçek manada bir hareketlilik , bir müessiriyet oluşturulabilir mi ?

  Aslında bunun en güzel örneğini bu yıl Taksim'de yapılan " Hocalı Soykırımı " mitinginde gördük. Miting için twitterda tag'ler (etiket) oluşturuldu , Hocalı'da Rus destekli Ermeni canilerin gerçekleştirdiği soykırıma tek yürek halinde tepki gösterilmesi sağlandı.

  Ayrıca twitterda ortaya atılan ve diğer kullanıcılar tarafından desteklenip paylaşılan , gündem listesinde yer alan birçok konu haber sitelerinde yer almakta , twitterda gösterilen tepki haber niteliği taşıyabilmektedir. Bu da twitterın önemini daha da arttırmaktadır.

  Sonuç

  Biz Türk milliyetçileri olarak twitterda etkin olmalıyız , gündemi yakından ilgilendiren konularda görüşlerimizi mutlaka belirtmeli ve toplumumuzun sorunlarına ideolojimiz çerçevesinde dikkat çekmeliyiz. Gereksiz konulardan olabildiğince uzak durmalı , bilgilerimizi insanlarla paylaşmalı , yapılan nitelikli paylaşımları kendi profilimizde takipçilerimizle paylaşmalıyız. Twitterda olmayan , ideolojisi bizlerle beraber olan yakınlarımızı twittera davet etmekliyiz. Çünkü gelecek , internet televizyonculuğu ile beraber twitter gibi blog sitelerle inşa olacak !

  '' Allah(c.c) doğruyu söyleyenlerle beraberdir ! ''